VİRÜSTEN KORUNMAK VE SAĞLIKLI BİR SOLUNUM İÇİN 6 ÖNEMLİ KURAL

Prof. Dr. Levent Dalar, üst ve alt solunum yolu hastalıklarına yol açan virüsler hakkında bilgi verdi.

VİRÜSTEN KORUNMAK VE SAĞLIKLI BİR SOLUNUM İÇİN 6 ÖNEMLİ KURAL

Virüs kaynaklı solunum yolu enfeksiyonları sonucu nezle, zatürre, farenjit, larenjit, trakeobronşit gibi birçok ciddi hastalık gelişebiliyor. Özellikle kış aylarında ortaya çıkan virüsler görülme sıklığına göre; influenza A ve B, rinovirüs, respiratuar sinsityal virüs, adenovirüs, koronavirüs, insan bokavirüsü, insan metapnömovirüsü ve parainfluenza virüsler olarak sıralanıyor. Bu virüslerin yol açtığı hastalıklar kimi zaman belirtisiz atlatılabiliyorken, bazen de ateş ve öksürük ile başlayan daha ağır tablolara yol açabiliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Levent Dalar, üst ve alt solunum yolu hastalıklarına yol açan virüsler hakkında bilgi verdi ve sağlıklı bir solunum sistemine sahip olmanın yollarını anlattı. 

Belirtisiz olabileceği gibi ağır zatürreye de yol açabiliyor 

Virüsler genellikle üst solunum yollarında hastalık yapmaktadır. Ancak alt solunum yollarını tutarak zatürre ve solunum sıkıntısı gibi tablolara da yol açabilmektedir. Virüsler sonucu ortaya çıkan hastalıklar herkeste her zaman aynı etkiyi yapmayabilir. Bazen de hiçbir hastalığa sebep olmazlar. Bazen birkaç gün süren basit kas ve eklem ağrıları, hafif ishal hafif burun akıntısı ile ortaya çıkabileceği gibi bazen ateş ve öksürüğün eşlik ettiği ağır tablolar da görülebilmektedir. Örneğin, rinovirüsler sadece üst havayolunda sınırlı kalmaya eğilimlidir ancak domuz gribi döneminde olduğu gibi “İnfluenza A” ölümcül zatürrelere neden olabilmektedir. 

Solunum sistemi hastalıklarına karşı hassas olanlar dikkat!

Çevresel faktörler nedeniyle solunum yolunu koruyan örtünün içinde yer alan savunma hücrelerinin bozulması sonucu solunum yolu hastalıklarına karşı hassas olan gruplar şöyle sıralanmaktadır: 

  • Doğuştan bağışıklık sistemi bozuklukları olanlar,
  • Astım ve kronik bronşit/amfizem gibi havayolu hastalıklarına sahip olanlar,
  • Beslenme bozukluğuna yol açan genetik hastalıkları olanlar, 
  • Sigara ve tütün ürünleri kullananlar,
  • Yoğun hava kirliliğine maruz kalanlar,
  • Ağır metal ve tekstil işçiliği gibi meslek ortamlarında çalışanlar,
  • Obezite hastaları

Virüslerin adım adım vücuttaki etkileri… 

Vücudun savunma hücreleri virüsü kontrol altına alamazsa hasar artarak solunum yetersizliği derinleşmektedir. Hasta, virüsü vücuda alma aşamalarını önce burun akıntısı ve hafif halsizlik ile fark etmektedir. Virüs çoğalmaya başladıkça boğaz ağrısı, halsizlikte artış, hafif kuru öksürük ve ateş görülmektedir. Akciğere ulaşınca göğüste baskı hissi ve ağrı, şiddetli öksürük ve nefes darlığı ile seyrederken akciğer hasarı ilerledikçe solunum yetersizliği olarak ortaya çıkmaktadır. 

Virüsün genetiğini tanımlamak için çeşitli testler bulunuyor 

Çoğu zaman pahalı testlerin gereksiz kullanımını önlemek amacıyla basit enfeksiyonlarda virüsü tanımlama yoluna gidilmez. Ancak bağışıklık yetersizliği olan hastalarda, ağır seyreden hastalarda veya tedaviden sonuç alınamayan hastalarda virüsün genetik materyalini tanımlamak için polimeraz zincir çoğaltma testleri (PCR) testleri kullanılmaktadır. Gelişen teknoloji ile birlikte bu testler sayesinde artık çok sayıda etken kısa süre içerisinde tanımlanabilmektedir. Tedavide etken olan virüs türüne özgü kullanılabilecek farklı moleküller bulunmaktadır. Ancak etkili olabilmesi için hızlı ve erken kullanımı önemlidir. Bu nedenle örneğin İnfluenza için lateks temelli hızlı tarama testleri kullanılmaktadır. Bununla birlikte virüsün yarattığı hasarı giderecek tedavinin hızlı ve erken olması açısından da testler önem taşımaktadır. 

Akciğer nakline varan sonuçları olabilir 

Virüsler, akciğer tutulumuna göre hafif bir nefes darlığından yoğun bakım ve makine desteği gereksinimine kadar birçok ciddi soruna yol açabilmektedir. Virüs kontrolü sağlansa da yarattığı hasar nedeniyle solunum yetersizliği sürerse özellikle genç bireylerde akciğer nakline varan sonuçları olabilmektedir. Virüs enfeksiyonu devam ederken nakil söz konusu olamaz. Nakil gerektirecek viral zatürre durumu nadir görülür ve nakil yapılabilmesi için çok sayıda faktörün uygun olduğunun teyit edilmesi gerekmektedir. 

Covid-19 SARS ve MERS’ten daha bulaşıcı

SARS, MERS ve Covid-19 hastalıklarının tamamı genetik kodları kısmen farklı olmakla birlikte temelinde hepsi koronavirüs kaynaklıdır. Virüslerden kaynaklanan bu hastalıkların ortak özelliği ölüme varabilen ciddi solunum yolu yetersizlikleri meydana getirmeleri ve yüksek oranda bulaşıcı olmalarıdır. Covid-19’un SARS ve MERS’ten ayrılan temel özelliği ise diğerlerine göre çok daha bulaşıcı olmasıdır. MERS virüsünün bulaşıcılık oranı %1’in altında SARS ve Covid-19’un bulaşıcılık oranları ise yaklaşık %2.5-3’tür. MERS’in diğer iki virüsten en temel farkı ise çok yüksek öldürücülük oranlarının olmasıdır. Hastalığa yakalanan 10 kişiden 4’ü hayatını kaybetmektedir. 

Birçok etken mutasyona neden olabilir 

Virüsler temel olarak DNA ve RNA adı verilen genetik maddeden oluşmakta ve uygun ortamda binlerce kez bölünerek çoğalmaktadır. Zatürreye yol açan virüsler genellikle RNA virüsleridir. Replikasyon adı verilen bu bölünmeler sırasında genetik dizlim farklılığa uğrayabilmekte ve virüsün davranış biçimi değişmektedir. Bazı dış etkenler de virüste mutasyona yol açabilmektedir. Aynı şekilde yine virüsün davranış biçimi ve hastalık gücü değişmektedir. 


Virüslerden korunmanın ve sağlıklı bir solunum sistemine sahip olmanın 6 kuralı

  • Sağlıklı bir solunum sitemine sahip olmanın temel koşulu, sağlıklı bir hava solumaktır. Bu nedenle mümkün olduğunca temiz hava değerleri yüksek olan şehirlerde yaşamak, bu mümkün olmuyorsa bile çeşitli fırsatlarda, kısa süreli tatillerde havası temiz bölgeleri tercih etmek önemlidir. 
  • Sigara ve tütün ürünlerinden uzak durmak gerekmektedir.
  • Giderek artan hava kirliliği ve iklim değişikliği için önlemler almak ve aktif bir tutum sergilemek önemlidir. 
  • Planlı ve düzenli spor yapmak bir yaşam tarzı haline getirilmelidir. Örneğin haftada en az 3 gün yavaş tempo orta mesafe koşular hem kalp hem de akciğer sağlığı için mükemmel bir yaşam biçimi tercihidir.
  • Spor aktivitelerine meditasyon ve nefes egzersizlerini (yoga ya da tai-chi) eklemek akciğer kapasitesinin belirgin artmasını sağlayacaktır.
  • Diğer temel unsur ise beslenmedir. Lahanagiller, her renk sebze ve meyve, kuşburnu, keçiboynuzu çayları ve antioksidanlar akciğer hasarını ve akciğerin yaşlanmasını engellemeye ve akciğer onarımına yardımcı olmaktadır.